4 Mayıs 2010 Salı

Perdeler

http://launch.groups.yahoo.com/group/turkmusikisi/message/9353

Degerli Arkadaslar,


Türk musikisindeki âhenklerin adlandirilmasi tartismasi belli bir sonuca
ulasti. Öncelikle, kimsenin kirmadigi - kirilmadigi bu tartismanin,
gelecekteki yazismalarimiza bir örnek olusturmasi dilegimi iletiyorum.

Âhenkler tartismasi dogal olarak iki konuyu daha gündeme getirmisti:

1. Notalama sistemimiz,

2. Solfej sistemimiz.

Bunlar belki sonuca baglanamadi ama her iki konuya deginen arkadaslarimiz
oldu. Ben de, sayin Bülent Okan'in mesajindaki su cümleyi okudugumdan beri
Türk musikisi solfeji ile ilgili bir yazi göndermeyi düsünüyordum:

"Bir kanuni müstahsen akord denilen akordda nihavendi hüseyniasiranda
çalarken niye mi sesine sol demek zorunda kalsin asil problem bunu
çözebilmekte."

Simdi sevgili Ozan Yarman'in bu konuya kisaca deginen yazisini vesile ederek
tasarimi yerine getirmeye çalisacagim. Önce bir anekdot:

Iki - üç yil önce Çiragan Musiki Derneginin bir çalismasina Ugur Keçecioglu
ve Ozan da gelmislerdi. Genç bir saz ekibi, Vasilâki'nin Kürdîlihicazkâr
Pesrevini (Kizneyi âhenginden) seslendirirken Ugur Bey ve ben elimizdeki
notalara bakarak solfej yapiyorduk. Ozan önce bizi engellemeye çalisti,
sonra o da solfeje eslik etmeye basladi. Fakat (eserin Teslim kisminin
basindan örnek vereyim) biz

Si - Re - Do - Re - Si - La - Sol - Fa - Sol - ...

diyorduk, o ise (hatirladigim kadariyla)

Do - Mi - Re - Mi - Do - Si - La - Sol - La - ...

diye okuyordu.

Notaya göre biz hakliydik, çikan seslere göre o...

Sonunda Ozan'a "O zaman var misin Çargâââh - Nevâââ - Hüseynîîî - ...
seklinde solfeje?" dedim ve ekledim: "Fakat o zaman çok uzun olur. Ça - Ne -
Hü - ... diye kisaltmak gerekir."

Çalismaya ara verildiginde, öteden beri Türk musikisinde ana makamin Rast
makami, dolayisiyle ana dizinin bu makamin dizisi olduguna inandigim için
önerimi "Raaast - Dügâââh - Segâââh - ...", yani "Ra - Dü - Se" olarak
düzelttim.

Izleyen günlerde bu konuyu NotaYaz haberlesme grubunda tartistik. Ömer
Tulgan öneriyi çok benimsedi ve bazi çalismalarinda kullandi. Ben Çagdas
Musiki Derneginde bir dönem katilimcilara bu yöntemle 'Ra-Dü-Se Solfeji'
yaptirdim. Ozan doktora tezinde, bazi degisiklikler yaparak konuyu
derinlestirdi. Ugur Bey ise öneriye tam isinamadi.

Yukarda verdigim örnek incelenince anlasilacagi üzere, konunun özü sudur:

Türk musikisinde sabit bir âhenk olmamasi basta olmak üzere birçok nedenle,
Do-Re-Mi solfeji bize uygun degildir. Kullandigimiz porte ve anahtarlari
Batidan aynen aldigimiza göre, onlarin bu konudaki kurallarina uymamiz
gerekir. Yani, bir sese sözgelimi "La" diyebilmemiz için, o sesin frekansi
440 Hz olmalidir. Bir yandan 495 Hz ses çikarip öte yandan ona "La" diye
eslik etmek yanlistir.

Bu gözle bakinca, su anda kullanmakta oldugumuz notalarla Do-Re-Mi solfeji
yapildigi takdirde hataya düsülmeyecek tek âhengin Mansur Neyi (veya
Nisfiyesi) oldugu görülür.

Gerçi dünyada Do-Re-Mi gibi hecelerin mutlak bir perdeyi anlatmadigini,
dizinin derecelerini ifade ettigini savunanlar vardir. Asagida görülecegi
üzere, 'Dü, Se ve Çar' hecelerinin 'Iki, Üç ve Dört' demek oldugu dikkate
alinirsa, önerimiz bu egilimle de oldukça uyusmaktadir.

Önerinin dayandigi ikinci gerekçe, "Do Majör gami Bati müzigi için ne ise,
Rast makami dizisi de Türk musikisi için odur" seklindedir:

1. Rast (Ra), 2. Dügâh (Dü), 3. Segâh (Se), 4. Çargâh (Ca), 5. Nevâ (Ne), 6.
Hüseynî (Hü), 7. Eviç (Ve).

Fakat, kullanimdaki milyonlarca basili nota nüshasi ve amatör - profesyonel
müzisyenlerimizin aliskanliklari gözönünde bulundurularak, Rast = Do degil,
Rast = Sol eslestirmesi benimsenmistir:

Ra = Sol, Dü = La, Se = Si, Ca = Do, Ne = Re, Hü = Mi, Ve = Fa#.

Esasen Rast, 12 âhenkten hangisinin seçildigine bagli olarak her nota ile
eslesebildigi için bunun bizce bir sakincasi da yoktur.

Birkaç noktaya daha dikkat çekmek istiyorum:

1. Üçüncü perde Bûselik degil Segâh, yedinci perde Acem degil Eviç'tir.
Segâh ve Eviç perdeleri basili notalarimizda birer ariza isareti ile
gösterildikleri halde özellikle böyle davranilmistir. Çünkü Rast makami
dizisinde Segâh ve Eviç perdeleri vardir; Bûselik ve Acem degil.

2. Türk musikisi sisteminde bir oktavda 24 (veya 17, ya da daha çok) perde
vardir. 7 adet hecenin bunlari karsilamaya yeterli olmayacagi düsünülebilir.
Gerçekte Bati müzigi için de benzer sorun geçerlidir. Onda da bir oktavda
7'den çok perde vardir. Bunun çözümü için iki yöntem kullanilmistir:

a) "Do - Di (Do Diyez) - Ra (Re Bemol) - Re - Ri (Re Diyez) - Ma (Mi Bemol)
- Mi - ..." seklinde solfej yapma... Özellikle 12 esit tamperamanin
benimsenmesinden önce denenen ve bir oktavda 17 degisik perdeyi adlandirmayi
mümkün kilan bu yöntem günümüzde pek kullanilmamaktadir.

b) Sesdes (enarmonik) olan Do Diyez - Re Bemol gibi perdeleri, yerine göre
yalnizca "Do" ya da "Re" seklinde adlandirmak.

Ra-Dü-Se solfejinde biz de kolaylik vb. unsurlari dikkate alarak (b)
sikkindaki çözümü tercih ettik. Buna göre, solfej sirasinda Bûselik'e de
Segâh'a da ... "Se" denilmesini öneriyoruz.

3. Çargâh'a "Ca", Eviç'e "Ve" denilmesine deneyimler sonunda karar verdik.


Örnek vermek gerekirse, Vasilaki'nin Kürdîlihicazkâr Pesrevinin solfeji bu
yöntemde söyle baslayacaktir:

Se - Ne - Ca - Ne - Se - Dü - Ra - Ve - Ra - ...

En önemlisi, icra hangi âhenkte olursa olsun, Do-Re-Mi solfejindekinin
tersine, ayni hecelerle solfej yapilmasinda hiçbir sakinca bulunmamasidir.
Türk musikisindeki perdelerin sabit birer frekansi olmamasi gerçegi de bunu
destekler. Yani, musikimizde kullanilan tüm ney ve nisfiyelerde bütün
delikler kapaliyken normal üfleme yapilinca çikan sese yüzyillardir "Rast"
denilmesi ne kadar dogruysa, bizce bu adlandirma da o kadar dogrudur.

Buna karsilik, simdi oldugu gibi hem 440 Hz'lik sese (Mansur âhenginde), hem
495 Hz'lik sese (Kiz âhenginde), hem 587 Hz'lik sese (Sipürde âhenginde),
hem 660 Hz'lik sese (Bolâhenkte), ... "La" demek gibi bir durum ortaya çikar
ki, bu en azindan mutlak isitme yetisinin gelismesini önler.

Çagdas Musiki Dernegindeki pilot çalismada, Dede Efendi'nin Rast Kâr-i
Nâtik'indan yararlanmistik. Ra-Dü-Se bir yana, hiç nota bilmeyenlerin de
katildigi derslerde her âhenk için ayri ayri notaya alinmis malzemeler
kullandik. Notalarin altinda 'Do', 'Re', 'Mi', ... heceleri de basiliydi.
Buna karsilik, su anda kullanilmakta olan Rast = Sol eslestirmeli bir temel
malzeme daha vardi ve bu nüshada notalarin altina 'Ra', 'Dü', 'Se', ...
heceleri basiliydi. Önce Mansur âhenginde hem Do-Re-Mi hem Ra-Dü-Se solfeji
yapiyorduk:

Sol - Sol - La - Si - Sol - ...
Ra - Ra - Dü - Se - Ra - ...

Sonra sözgelimi Kizneyi âhenginde icraya basliyorduk:

La - La - Si - Do - La - ...
Ra - Ra - Dü - Se - Ra - ...

Ayni Kizneyindeki gibi, Sipürdede ve Bolâhenkte de "Ra - Ra - Dü - Se - Ra -
..." solfeji degismiyordu, fakat Do-Re-Mi solfejlerinde sirasiyla

Do - Do - Re - Mi - Do - ...,
Re - Re - Mi - Fa - Re - ...

diyorduk. Yani temel malzememiz her âhenkte ayniydi.

Birçok açidan yararli olduguna inandigim bu Ra-Dü-Se solfejini, genis bir
kitle tarafindan da denenebilmesi için, yakinda kullanima sunacagimiz
Mus2okur programina bir özellik olarak ekledik. Program, veritabanindaki
1000 dolayinda eseri seslendirirken, Do-Re-Mi'ye ek olarak Ra-Dü-Se
solfejine iliskin heceleri 'karaoke' görünümünde hareketli olarak sergiliyor
ve eslik edilebilmesini mümkün kiliyor.

Ra-Dü-Se solfeji konusundaki olumlu - olumsuz görüslerini bizlerle
paylasacak sayin üyelere simdiden tesekkürlerimi sunarim.


M. Kemal Karaosmanoglu